8 Şubat 2012 Çarşamba

Albert Nobbs-Kimliğimiz Hayatımızdır


İngiliz sömürgesi olan 19. yy İrlandasında, gösterişli bir otelde uşak olarak çalışmakta olan Albert Nobbs'ın yıllardır herkesten gizlediği sırları vardır. Boyacı olarak otele gelen ve Albert Nobbs'un odasında bir gece kalan Bay Hubert Page, bu sırlardan bazılarını keşfederek adeta kurulu düzeni altüst edecek; gelişmeler üzerine Albert Nobbs, hayatını çok daha farklı yaşayabileceğinin farkına varacaktır.


Bu filmin vizyon tarihi hala açıklanmamış, şimdilik ülkemizde vizyona girmeyecek gibi görünüyor. En İyi Kadın Oyuncu Oscarı falan alırsa bir şansı olabilir. Zira Glenn Close'un En İyi Kadın Oyuncu dalında ve Janet Mc Teer'in En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar adaylıkları bulunuyor.


Albert Nobbs'u Zenne filmi ile aynı gün, Virginia Woolf'un "Mrs Dalloway"'ini okuduğum günlerde izlememin bende tuhaf etkileri oldu. Film izleme keyfinizi kaçırmadan nasıl bir etki yaptığından bahsetmem mümkün olmadığından, bu kısmı es geçeceğim. Sadece peşin peşin söyleyeyim, ben "Albert Nobbs"'u beğendim.


Glenn Close, bir kez daha dikkat çekici bir karakterle karşımızda. Onun canlandırdığı tipler, her köşe başında rastlayabileceğiniz tipler olmuyor genellikle (Tehlikeli İlişkiler ve Michael Douglas'a dünyayı dar ettiği Öldüren Cazibe'yi hatırlayın). Nitekim bu filmde de, duygularını hiç hissettirmeyen, adeta robot gibi bir kişilik çizmiş. Gülümsediğini, ancak hayal kurduğunda ya da onlardan bahsederken görebiliyoruz; sadece o zaman gözlerinde bir ışıltı oluyor. Bir insanın hayatını tek bir hedefe kilitlemesinde, tüm yumurtaları tek bir hayal sepetinde toplamasında, kim ne derse desin acıklı bir taraf var.


Hemen uyarayım: Eğer tercihiniz yüksek tempolu filmlerden yanaysa, Albert Nobbs'u izlemek istemeyebilirsiniz. Evet filmin temposu biraz düşük, ama durağan bir film olduğunu da söyleyemem. Tam tersine, sakin sakin; bir sürü gelişmenin yaşandığı bir film bu. Hani bazı filmler vardır, saniyede bilmem kaç görüntü geçer ama anlatmaya kalksanız, o arada bol bol hoplama zıplama pek de bir şey olmamıştır. Oysa "Albert Nobbs", yavaş yavaş derinden ilerliyor ve film bittiğinde her karakter için söyleyecek birkaç sözünüz oluyor.


"Albert Nobbs", dünyevi hazlar, yaşamdaki hedefler, ertelemek, hayaller; yoksulluk, ve kadın olmakla ilgili bir film. Ama en çok seçtiğimiz kimliklerle, bu kimliğin kendimize çizdiğimiz yolu ve hayatımızı nasıl belirlediğiyle ilgili bir film. Sözgelimi, dış görünüşümüz kimliğimizi büyük ölçüde etkiliyor diyebiliriz belki. Topuklu giydiğimizde daha seksi hissetmemiz mesela, pekala bu yüzden olabilir. Hatta üzerimize bir üniforma geçirip onunla yeterince yaşadığımızda, kendimizi üniformanın doğal koruması altında varsayabiliriz. Varsayanlar olmuştur.  
İşte Albert Nobbs, bize bunları düşündürüyor.


İtiraf etmeliyim ki, uşak Albert Nobbs'un görünüşü biraz rahatsız edici. Ancak boyacı Hubert Page son derece doğal ve hatta çekici. O dönemin İrlanda'sında yaşanan işsizlik ve yoksulluk, insanlık tarihinde hep varolan gelir dağılımındaki eşitsizlik ve hayatın adil olmayan tarafı, diğer karakterlerin başarılı oyunuyla ince ince işlenmiş. Filmi izlerken bu karakterler için üzüldüğünüzü, onlarla empati kurmaya başladığınızı görüyorsunuz.

Birkaç sahne var ki, bahsetmesem olmaz. Aklıma takıldı kaldı. Doktorun Albert Nobbs'u muayene ettiği andaki şaşkınlığı, sonraki gün  Albert Nobbs'un özel eşyalarının yatağının üzerine dizilmesi ve o noktada doktorun, " Bazıları acınacak hayatlar yaşıyorlar"demesi...
Hayatımızı neye harcadığımızla ilgili bir film bu biraz da. Bu nedenle Albert Nobbs'un hayallerini gerçekleştirmek uğruna  "şimdi"yi feda etmesi,
olan biten sonrasında "Değer miydi" dedirtiyor insana. Ah, gamsız hayat! Herkesi başka yorar, görmez göz yaşını.


Son söz:  Cinsel kimliğimizin, kadın-erkek rollerimizin ayırdına varmak, yaptığımız işin hayatımızdaki etkisini hissetmek, bakış açımızdaki ufak bir değişiklikle bile hayatımızın ne çok değişebileceğini görmek; kendimizi yine kendi belirlediğimiz kimliklere nasıl hapsettiğimizi farketmek için; Albert Nobbs'u izleyin derim.


İyi seyirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder